Kafa Dağıtmalık İzmir Gezisi

EUCYS için hazırlanırken yaptığım İzmir'deki arkadaşlar gezisi.

Bu yazı yalnızca Türkçe olarak paylaşılmıştır. This article is published only in Turkish language.

Gün 1 - Cuma

Cuma öğlen 15.00 gibi bindim trene geldim İzmir’e. Oradan bir durak ötede Konak’a metroyla gidip Ömer Arda Muratoğlu aka 212 (bizim odadan çıkmıyor adam) Ömer ile buluştum. Alt dönem Hikmet de vardı, onu uğurlayıp vapur yaptık. İş çıkışı olmasına rağmen vapur dolmadı, ilginç.

Evleri Evka-5’te, dağın tepesi bir yerdeymiş. Bir otobüs de oraya yapmak durumunda kaldık. Sağ salim vardık problem olmadı şükür. Akşam yemeği olarak makarna yedik Ömer’in aldığı. Şişirdi o baya başka bir şey yemedik. Evi falan topladık azcık. Oyun falan oynadık biraz, TFT öğretti, bi renk bulmacalı oyun falan oynadık. Çok durmadık zaten, dün pek uyumamış o, erken uyuduk ondan.

Gün 2 - Cumartesi

Sabah beklediğimden erken kalktım, 09.00 gibi. PC’yi açıp kodumu debuglamaya falan çalıştım. İki üç bir şey yazdım, okudum derken kalktı zaten Ömer de. Nedense sabah sabah kahvaltı edesimiz gelmedi, ondan bir şeyler yapmadık. Direkt geçtik oyun oynamaya :). Baya 12-13’e kadar oynadık herhalde. Sonra bi simit almaya gitti Ömer, abur cubur vs. Onlarla kahvaltı yaptık. Muhabbet tam gaz devam ediyo tabi. Sonra bi anda Aziz’ler çağırdı LoL’e. Onlar da bizim DYK’lar için (12 oldum harbiden) Buca Fen’in yurdunda (bizimkiler açmadı yurdu) takılıyorlar. Buca’dan bir çocukla Net’e gitmişler. Sonra onlarla LoL attı Ömer, izledim ben de. 4 maçın hepsi mi kaybedilir be mübarek.

Bi ara, LoL atmadan önceydi sanırsam, crackli PS3’ün varlığını keşfettim. Most wanted yükledim hemen. Çok oynayamadım gerçi de olsun. Ömer atar belki arada. Arcade racing çılgın bi şey. Unutmuşum NFS oynamayı. Ama PS3’ten Portal 2 oynadık, baya keyifliydi. 2 kişilik versiyonu için direkt bambaşka bir oyun yapmışlar adamlar.

Sonra ilk vapurda konuştuğumuz sahili akşam gezme muhabbetini yapalım dedik. Daha doğrusu gün batımını izleyeilm vapurdan. Çılgın planlar. Portal 2 oynamaktan dar bir vakit kala atladık otobüse geldik Karşıyaka’ya, ordan da doğru vapura. Tam tamına yetiştik diyebilirim. Güneş’i direkt göremedik ama oldukça kızıldı, onu görmek yetti bana. Güzel manzara, çektim iki üç fotoğraf. Tabi vapur bizi karşıya geçirdi, bi de geri dönmesi var. Geri dönerken de iyice akşam oldu, bu sayede akşam İzmir’i görmüş olduk. İyi oldu baya. Lisede yapılacaklar checklist’inden bir madde daha azaldı. Sonra yürüdük baya bi, otobüs durağına kadar. Oradan da geldiğimiz şekilde çıktık yine dağın tepesine.

Akşam yemeği için dünden makarna kaldıydı azcık. Onu falan atıştırdık. Bi de simit vardı sabahtan. Ama zaten tüm gün dondurma, abur cubur falan yediğimizden acıkmamışız. Oturup adamakıllı bir şeyler yemedik yani. Sanırsam geçirdiğim en sağlıksız gündü.

Bizimki korku oyunu meraklısı. Kem küm etsem de kıramadım oynadık bi tane. Dandik çıktı maalesef. Yatalım dedik ardından, güzel gündü.

Gün 3 - Pazar

Sabah erken kalksam da tembellik yapasım geldi daha fazla, ondan biraz daha yattım. Ömer Faruk aka sıra arkadaşım ile görüşüp ne zaman geleceğimi kararlaştırdık. Kahvaltıda ise Muratoğlu’nun annesinin yemesi kolay olsun diye daha önceden hazırladığı domates ezmesine yumurta kırdık. Sulu kaldı, domates çok yumurta az oldu ama olsun, yine de güzeldi.

Sonra Outlast 2 girdik. İlk başlarını ben oynadım da kovalamacalı kısımları asla beceremeyeceğim için Ömer’e verdim devamını. O türe baya alışkın haliyle, nerede ne olacağını iyi biliyor. Benim bu türe alışmam için birkaç fırın ekmek daha var.

Baya bi Outlast 2’nin ardından hafiften gitme vakti geldi. Ben Ömer Faruk’ları İzmir’de sanıyodum, F. Altay’da oturuyorlar normalde. Yazlıkları Kemalpaşa’daymış ve yarın veya yarından sonra geçmeyi düşünüyorlarmış İzmir’e. O yüzden dünyanın bir ucundan diğer ucuna gittim resmen, Çiğli Evka-5’ten Kemalpaşa’ya. 2 saat, 5 vesait, parayı bilmiyom ama o kadar da pahalı değil. Çılgın bir yolculuktu. 5 vesaitin 2’sinde çok durdum diğerleri aktarma vesaiti idi de olsun yine de 5 vesait. Güzel bir deneyimdi, otobüsler hakkında güzel şeyler öğrendim ve sanırım ilk defa İzmir’de yalnız otobüse bindim.

Kemalpaşa’nın girişinde anayolun ayrılan iki kolunun solunda, bağ bahçelerin olduğu yerde bir yazlık evleri varmış. Yeri çok güzel, tam Sipil’e bakıyor. Zaten her yerde zeytinlik vesaire. Her ne kadar kıtalar arası yolculuk yapmışım gibi hissetsem de iner inmez karşıma çıkan zeytinlikler ve çakıllı yollarla hiç yalnızlık çekmedim. Biraz yürüyüşün ardından Ömer karşıladı beni. Geçtik eve, ahaliyle tanıştım. Bahsediyordu kendisi zaten 4 kardeş olduğundan nerelerde olduğundan vesaire. Yeni şeyler de öğrendim haklarında. Hepsi kendi hallerinde adamlar. Anne babası hoş, iyilliksever insanlar. Sağ olsunlar bi ziyafet hazırlamışlar. Tabi Ömer’le muhabbetimiz kesilmiyor hiç bunlar olurken. YKS çalışmak lazım diyor. Potansiyeli yüksek bi adam, diyorum ki keşke beraber proje falan yapsaydık. Neden bu seneki projeyi ona teklif etmedim bilmiyorum açıkçası. Tek başıma çalışmaktan çok nettim herhalde, bilmiyorum. Ama Ömer’in (her ikisinin de tabi) gerçekten güzel yerlere gelmelerini istiyorum.

Yemekten sonra yukarı çıktık müzik yapmaya. Ya çok dissonance takıldım, adamakıllı bir şeyler ortaya çıkaramadık. Keşke gelirken biraz fikir üretseydim adamakıllı. O da plugin’lerini silmiş, sound bulmakta sıkıntı çektik biraz. Ama yine de beraber takılmak ve kocaman midi klavyeyi çalmak oldukça eğlenceliydi.

Ardından tatlı yemeğe indik bi. Biraz oturduktan sonra yine yukarı çıkıp birkaç saatliğine neler yapsak diye düşündük. Film izlemek için vakit olmadığını düşünüp Hollow Knight oynayalım dedik. Klavyeyle oynamak zor ama hallediyor o bi şekilde. Mantis Lord’ları kesmesi lazım. O kısımları oynadık bi. Güzeldi baya, Silksong çıksa da oynasak.

Bunların ardından son bir defa aşağıya indik. Ailesiyle sohbet muhabbet. Bunlar oladursun, saat epey ilerledi. Ömer’in kinci abisinin biraz rahatını bozup onun yerinde yattım, oldukça serin ve rahattı. Yorulmuşum zaten. Sabah vaktinde kalktım.

Gün 4 - Pazartesi

Bugünden pek de bir şey yok aslında. Sabah erken kalkıp hızlı bir kahvaltının ardından Ömer’le atladık otobüse, oradan da metroya. Metrodaki duraklarımız farklı olduğundan orada vedalaştık. Saat şu an 09.49. 10.40’daki trenimi İzmir Kültürpark’ın bahçesinde, arkamdaki yapay gölden gelen su sesi ve etraftaki cırcır böceklerinin sesleriyle bekliyorum. Böyle de gereksiz bir betimleme.

Genel olarak oldukça keyifli bir geziydi. İyi ki gelmişim. Yenilenmiş hissediyorum kendimi. Eve gideyim de şu salak buglarımı halledeyim diye can atıyorum. Şaka şaka o kadar da değil ama yine de 2 aydır hiçbir şey yapmayıp EUCYS için hazırlandığımdan kaynaklı oluşmuş olan insan açlığımı giderebildim baya.

Kaçtım ben. Daha 40 dakka var da, olsun yine de sallana sallana anca karşıya kadar yürürüm. Erken gidip yerime geçip PC’yi orada çıkarır çalışmaya başlarım.

Licensed under CC BY-NC-SA 4.0
En son güncelleme zamanı Aug 04, 2023 00:00 UTC
Hugo ile oluşturuldu.
Stack teması Jimmy tarafından tasarlandı.